Sürtük kimdir? Sürtük kime denir? Çoğu kere hareketli
bir cinsel yaşamı olan ve sık partner değiştirebilen kadınları aşağılamak ve
yaftalamak için kullanılan bu sözcüğün olumlu bir anlamı olabilir mi? Etik
Sürtük kitabının yazarları Dossie Easton ve Janet W. Hardy öncelikle sürtük
kavramını ters yüz ederek işe başlıyor. Bu kadınlar sürtük olduklarını ilan
etmekle kalmıyor, bununla gurur da duyuyorlar.
Yazarlarımız bir sürtük tanımı ise şöyle: Bizim için
sürtük, cinsiyeti ne olursa olsun, seksin güzel, zevk almanın yararlı bir şey
olduğu gibi radikal bir önermeye dayanarak cinselliğini kutlayan insan
demek.
Bu tanım bana başta ekonomik özgürlüğünü elde etmiş ve
hayatlarını bekar olarak sürdüren birçok kadının duyar duymaz hatırlayacağı bir
ismi çağrıştırıyor: Samantha Jones. Kitabın
sayfaları arasında ilerlerken bir yandan da HBO’nun sadık bir seyirci kitlesi
olan kült dizisi Sex And The City’yi düşünmeden edemiyorum. Bir yandan dizinin
meşhur tema müziği zihnimde çalarken bir yandan da Samantha Jones’un ideal bir
sürtük olup olmadığını düşünüyorum.
Cinselliği özgürce yaşayan kadın teması bizim
ülkemizde henüz önemli bir yer tutmasa da dünyamız için yeni değil. Sex and The
City dizisinin uyarlandığı romanın yazarı Candace Bushnell New York Obsorver’da
kitaba da adını veren Sex and The City adlı köşesinde kendisinin ve üç
arkadaşının maceralarından bahsederken takvimler 1994’ü gösteriyordu. Bushnell
o zamanlar 35 yaşındaydı ve hayatını
dilediği gibi yaşamasının önünde bir engel yoktu. Aynı yıl Etik Sürtük’ün ilk
baskısı yapıldı ve birkaç sene sonra da dizinin HBO’da yayınlanmaya
başlamasıyla kariyer sahibi, özgür, maceracı kadın imgesi kitlelere daha kolay
bir yoldan ulaşmaya başladı.
Bugün takvimler 2014’ü gösteriyor ve ben Etik Sürtük’ü
okumaya devam ettikçe kafamdaki olumlu imajlar yerlerini yavaş yavaş kuşkulu
bir yaklaşıma bırakıyor. Sebebine gelecek olursak; Etik Sürtük monogamiye(tek
eşlilik) karşılık poliamoriyi öne sürüyor.(çok aşklılık/eşlilik)Bunda bir sorun
yok, aksine poliamoriyi tercih edebilecek birçok kadın ya da erkek olduğundan
eminim. Ancak yaşadığımız coğrafya erkeğin birden çok kadınla birlikte oluşunu
dini nikah ve kumalık başta olmak üzere birçok yoldan doğrularken bırakın
birden çok erkekle beraber olan bir kadını onaylamayı, birden çok kadınla
birlikte olan bir adamla özgür bir ilişki kuran ikinci kadını da galiz
isimlendirmelerle yaftalıyor. Bunun altında da muhtemelen toplumumuzda seksin
öncelikle bir üreme vasıtası olarak görülmesi yatıyor. Kısacası bizim
hayatımızda seks evvela çocuk yapmak, sonra da kocamıza karşı “kadınlık
vazifelerimizi” yerine getirmek için var. Bu noktada kitabın, özellikle bir “el
kitabı” olarak, bizlerin hayatında somut bir karşılık bulacağından emin
değilim. Zira en serbestimiz bile bir ilişkisi varken poliamoriye pek yakın
durmuyor ve böyle bir çoklu ilişkiyi ancak bir tarafı aldatmak biçiminde yaşayabiliyor.
Oysa Etik Sürtük tamamiyle şeffaf bir cinsel hayat
modeli öneriyor. Temelinde tüm tarafların açık rıza gösterdiği bir çoklu ilişki
bağı var. Arkadaşça seksten seks partnerlerinden bir cemiyet kurmaya kadar
uzanan bu çeşitlilikte herkes hoşlandığı bir ya da birkaç cinsiyette insanla
ilişkiler kurabiliyor, ortak hayat süren eşler ilişkilerine hiçbir gölge
düşürmeden birbirlerine uygun düşmeyecek fantezilerini gerçekleştirecek ekstra
partnerler arayışına girebiliyor. Sıvı alış verişine ilişkin konular ya da seks
yapılmayacak ortak yakınların listesi anlaşmaya bağlanırken eski bir seks
partneri çocuğunuz kendisini bir dayı olarak benimsediğinden hayatınızın bir
parçası sayılabiliyor. Peki bu noktada Etik Sürtük bize ne derece hitap ediyor?
Poliamoriyi bir yana bırakırsak kitabın bazı önerileri
var ki tek eşli ilişkilere de rahatlıkla uygulanabilir. Bu önerilerin en
başında tamamen açık bir iletişim geliyor. Kitap her cinsten okuruna
duygularını, beklentilerini, isteklerini ve istemediklerini açıkça ifade etmeyi
öneriyor. Açık ve net bir iletişim kurmanın ikili ilişkilerde de birçok sorunu
ortadan kaldıracağına gönülden inanıyorum. Eminim Etik Sürtük’le beraber bu
konuda yazılmış birçok başka kitap da vardır. Ancak benim bu noktada asıl
dikkat çekmek istediğim özellikle kadınların isteklerini ortaya koymaya ve
istemediklerini kesin bir dille reddetmeye teşvik edilmesi. İstekleri konusunda
net olabilmek, bunları açık sözlülükle beyan edebilmek ve belki de en önemlisi
istemediği şeyleri reddedilmek çoğu kere bir kadının hayatında çok önemli bir
rol oynuyor.
Kadının birine ilgi duyduğunu belli etmesinin en nazik
söylemle “hafiflik” sayıldığı, masumane bir flörtün bile tahrik olarak
algılanabildiği, kadının ilişki kurma taleplerini kapalı bir biçimde reddetmesinin
nazlanmak olarak kabul edildiği ve birlikte olduğu erkeğin cinsel ihtiyaçlarını
karşılamanın kadının asli görevi sayıldığı bir coğrafyada böylesi bir tavsiye
anahtar görevi görebilir. 21. Yüzyılda açık bir dille “…. İstiyorum.” Ya da sadece “Hayır.” demek için bile teşvike
ihtiyaç duymamızsa işin trajikomik kısmı olsa gerek.
Son olarak kitabın “Güvenli Seks” başlıklı bölümünün
cinsiyet ayırt etmeksizin herkes tarafından okunması gerektiği kanaatindeyim.
Hele ki dışarı boşalmanın doğum kontrol yöntemi sanıldığı, korunmanın sadece
kadının sorumluluğu haline getirildiği, kürtajın çoğu jinekolojik şiddete
dönüştürüldüğü ülkemizde…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder